Konu: Deneysel Edebiyat C.tesi Mart 13, 2010 12:19 am
Modernite fikri hem geçmişin kökten bir eleştirisini hem de değişime ve geleceğin değerlerine kesin bir bağlılığı dile getirdiğine göre modernlerin özellikle de son iki yüzyıl boyunca neden çatışmacı “avant-garde” (ya da “advance guard” [öncü güç] ya da “vanguard” [ileri kol]) eğretilemesini edebiyat sanatlar ve politika da içinde olmak üzere çeşitli alanlara uygulamayı yeğlediğini anlamak zor olmasa gerek. Kavramın apaçık savaşçı içermeleri çok yerinde bir biçimde avant-garde’ın daha geniş bir modernite anlayışına borçlu olduğu bazı tavırları ve yönsemeleri hedefliyor– sert bir saldırganlık törelere uymazlık (nonconformism) övgüsü yol açıcı cesur keşif ve daha genel bir planda zaman’ın ve içkinliğin ebedi değişmez ve aşkın olarak belirlenmiş görünmeye çalışan gelenekler üzerinde sonul zaferine olan güven. Gelecek için savaşımda bir öz-bilinç ve kahraman avant-garde mitini mümkün kılan da modernitenin zamanla ve ilerleme kavramına sarsılmaz güvenle kurduğu bağlaşıklıktı. Tarihsel olarak avant-garde modernite fikrinin bazı temel öğelerini dramatize etmekle onları devrimci bir göreneğin temel taşları yapmakla başladı. Örneğin ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısı boyunca hatta daha da sonraları –hem politik hem de kültürel olarak– avant-garde düşüncesi modernitenin köktenleştirilmiş ve güçlü bir biçimde ütopyalaştırılmış bir versiyonundan biraz öte bir şeydi. (Kendini avant-garde’ın bir üyesi olarak görmeden edemeyen) kuramsal bir devrimci bakış açısından adalet eninde sonunda zafere ulaşacağı için başına buyruk geçmiş kendiliğinden mahkûm edilmiştir; fakat geleneğin baskıcı etkisi uzun bir süre daha devam edeceğine göre –avant-garde’la acilen birleşerek– ona hemen karşı çıkmak ve onu olabildiğince kısa zamanda baskı altına almak önemlidir. Geniş tarihsel evrim görüş açısı içinde onu kurtaracak hiçbir şey olmamasına karşın geçmiş ve devrimcinin onun hâlâ yaşayan inatçı biçimleri olarak kabul ettiği şeyler tedirgin edici şeytani bir güç kazanır. Böylece avant-garde yandaşı –son derece kurnaz ve korkunç bir canavar yarattığı– düşmanının uyutucu etkisine girerek çoğu kez geleceği unutur gider. Geçmişin cinleri kaçırılırken avant-garde’cının ima eder göründüğü gelecek kendini kurtarabilir. Öncelikle estetikle ilgilendiğimize göre avant-garde’ın kuramsal gelecekçiliğinin çoğu kez didişmeciliğin (polemicism) en köktenci türleri için ve yıkıcı ya da açıkça bozucu artistik tekniklerin yaygın bir biçimde kullanılışı için bir özürden öte bir şey olmadığını söyleyelim. Farklı artistik avant-garde’ların gerçek programlarındaki olumsuz öğenin karşı konulmaz önemi gösterir ki onlar en sonunda kendilerini her şeyi kapsayan bir nihilizme adamışlardır bunun kaçınılmaz sonucu da öz-yıkımdır (burada intihar estetiği “anti-sanat için anti-sanat” ile dadaizm yerinde bir örnektir). Kurtarıcı çabalarıyla romantik ütopyacılıktan köken alan avant-garde temelde daha eski ve daha kapsamlı modernite fikrininkine benzer bir gelişim seyri izler. Bu koşutluk kesinlikle her ikisinin de başlangıçta aynı çizgisel ve geriye dönüşsüz zaman kavramına dayanıyor olmasına ve bunun sonucu olarak böyle bir zaman kavramıyla ilgili bütün o çözülmez ikilemlerle ve uyumsuzluklarla karşı karşıya gelmesine bağlıdır. Belki de avant-garde’ın tarihsel başkalaşımlarının herhangi birinde tek özelliği yoktur ki daha geniş modernite alanında içerilmemiş hatta önceden düşünülmemiş olsun. Bununla birlikte iki hareket arasında önemli farklılıklar vardır. Avant-garde moderniteden her bakımdan daha köktencidir. Daha az esnek ve ince ayrıntılara daha az hoşgörülü olduğu için doğallıkla daha dogmatiktir – hem kendini zorla kabul ettirici olma anlamında hem de tam tersi kendini yıkıcı olma anlamında. Avant-garde kılgısal olarak bütün öğelerini modern gelenekten alır ama aynı zamanda onları büyütür abartır ve çoğu kez hiç tanınmaz hale getirerek en umulmadık bağlamlara yerleştirir. Avant-garde’ın farklı ve tamamıyla gelişmiş bir modernite bilincinin yokluğunda kavranılamayacağı oldukça açıktır; bununla birlikte böyle bir tanınma modernitenin ya da modernizmin avant-garde ile karıştırılmasını –İngiliz-Amerikan eleştirisinde sık sık yapılan ve bu terminolojik çözümlemenin gidermeye çalışacağı bir karıştırmadır bu– mazur göstermez.